Kapatmak için ESC Tuşuna basabilirsiniz

Yeşil Yol ( The Green Mile )

Filmin Adı : Yeşil Yol ( The Green Mile )

Yönetmen : Frank Darabont

Tür : Suç, Dram

Yapımı : 1999– ABD

Artık evde kaldığım haftasonlarının bir klasiği olan “IMDB listesi eritme” etkinliğimin bu haftaki konuğu uzunca bir süre instagram postlarındaki “Işığı kapatma patron” repliğiyle aklıma kazanan Yeşil Yol isimli film oldu. Filmin 3 saat 8 dakika olması başlangıçta beni derin düşüncelere itse de; bu klasiği izlememek olmazdı ve inanın hiç hissetmedim o 3 saati 😊

Filmin Konusu

Film, Paul isimli bir emekli gardiyanın 1935 senesinde yaşadığı olaylar silsilesini konu alıyor. Paul, gardiyanlığını E bloktaki mahkumların idamlarının gerçekleştiği yerde yapan bir memurdur. Normalde her yerde gri yol olarak anılan bu elektrikli sandalyeye gidilen koridor, burada yeşil yol olarak anılmış.

Paul yüzlerce idam mahkumunun son yolculuğunda onlara yol arkadaşı olmaya devam ederken, bir gün inanılmaz iri cüsseli bir mahkum, 2 kız çocuğunu öldürmek suçundan gelir. Mahkumun adı John Coffey ( kahve gibi ama yazılışı farklı patron ) başlangıçta herkes bu mahkumdan korkar ancak çok geçmeden çocuk kadar saf biri olduğu anlaşılır.

Günler geçerken, Paul’un katlanılmaz şekilde bir mesane acısı başlar ve mesleğini seven Paul izin alıp bir türlü doktora gitmeyi kabul etmezken gün gelir ve hareket edemez hale gelir. Tam bu zamanda Coffey Paul’u yanına çağırır ve ona doğaüstü bir şeyler yaparak tüm acısını çeker alır.

Sonrasında bunu fark eden ve yaşayan Paul ile John Coffey arasında bir bağ oluşur. Coffey’in bu doğaüstü gücü sırasıyla bir fareyi ve hapishane müdürü eşini iyileştirir. Tüm bunlar olurken de bir yandan artık bu mahkumun sıradan bir insan olmadığı konusunda tüm Yeşil Yol memurları ikna olmuştur.

Tanrı mucizelerinden birini neden öldürdüğümü sorunca ona ne diyeceğim? İşim olduğunu mu söyleyeceğim.

Paul

İdama giderken can hıraş giden bu “ponçik yürekli dev” ışıkları kapatma patron sözünden sonra beni en çok şu repliğiyle etkiledi;

Çok yoruldum patron.. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan… Hiç arkadaşım olmamasından yoruldum…
İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım artık. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım artık.
Çok fazla var.
Sanki her an içime, kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun patron?

John Coffey

Film Hakkında

Filmde Tom Hanks’in oynuyor oluşu zaten bu filmi izlemek için başlı başına bir sebep benim için 😅

Forrest Gump ve Sıkıysa Yakala performanslarını da son derece beğenmiştim burada da son derece iyi işler çıkarmış.

Ayrıca filmde Brutus karakterini oynayan David Morse, bir ara o kadar Jason Statham geldi ki; “lan bu adam bu kadar mı değişmiş” diye düşündüm. Filmi izleyen arkadaşlardan ricam hafif zayıflamış ve tıraş olmuş halini hayal etsinler lütfen 😂

Yönetmen, IMDB ‘ de ilk sırayı alan filmi “Esaretin Bedeli” filminde de yine bir hapishane senaryosuyla karşımıza çıkmıştı. İki senaryoda da benzer yönler var, asıl mahkumun filmin sonrasında bir şekilde alakasız biçimde dahil olması, iyi – kötü gardiyanlar, masum olan mahkumlar.. Lakin ne olursa olsun izletiyor mu? İzletiyor. ( nokta )

Genel olarak film duygusal ağırlıklı gidiyor, benim gibi sulugöz arkadaşların tek izlemesini önerebilirim. Filmle beraber ister istemez idam mahkumlarının yaşadıklarını, hissettiklerini bir şekilde izleyiciye aktarıyorlar. Bu şekilde insan hayatın kıymetini anlıyor, bazen elimizdeki hazinenin kıymetini anlamak için dışarıdan bir şeylerin olmasını beklemek gerekiyor ne yazık ki 🙂

Ayrıca Percy; yatacak yerin yok ulan. Kaç defa hüzünlü sahnenin sonrasında saç baş yoldurttun sayamadım bile. O sonu öyle çok hak etmiştin ki 🙈

Haemos

Merhaba ! Kitap önerileri, gezilecek yerler ve farklı aktiviteler hakkında yazılar yazıyorum. Burası da benim güncem.

Comments (2)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir