Kapatmak için ESC Tuşuna basabilirsiniz

Uçmakdere Otantik Kır Bahçesi

Martın “kazma kürek yaktıran” havaları yavaştan geçerek, yaz güneşine göz kırpmaya başladığımız günlere girmeye başladığımızdan grubumuzda yavaş yavaş “haftasonu ne yapsak” arayışına giriştik.

Daha öncesinde de çokça Uçmakdere taraflarının konusunu açmış olsak ta, son gidişimde yolların çok kötü olduğunu görmemle sürekli bir endişem vardı ( 2017 yılında gittiğimizde hava çok sıcak ve araba tamamen doluydu. Bununla beraber yolların virajlı olması bizi iyice bunaltmıştı. ) Ancak son seferden farklı olarak 2 araba gideceğimiz için ve evde zor durmamızdan dolayı erken saatlerde yola çıktık. 😁

Daha öncesinde gittiğimde paraşüt etkinliği haricinde, merkezinde bir kaç semt pazarı, 1 adet sağlık ocağı ve 2 ya da 3 tane de kahvehane vardı. Yani erkekler olarak belki biz bir şekilde 101 tayfa olarak zaman geçirebilirdik ancak kadınların ve çocukların gelmesi için de bir sebep olmalıydı. Yaptığımız araştırmalar neticesinde “Uçmak Dere Otantik Kır Bahçesi” isimli bir mekanı gördük. Yorumları vs. çok güzeldi ve biz de biraz otantik insanlar olduğumuz için dedik ki “Gidelim”

Planımız Çorlu’dan çıkıp, Tekirdağ’a uğrayıp Merkezi üzerinden Uçmakdereye usul usul gidip burada güzelce kahvaltı edip, merkeze dönüp orada da sahilde oturmaktı.İlk sürprizimiz polis memurlarının 22 plakayı görmesi ve bir polis memurunun Fiesta arayışı içerisinde olmasından dolayı bizi çevirmesiyle yaşandı 😓 Çünkü sorgu esnasında arkamızdaki aracın plakası  yanlış yazıldığından araç sigortasız gözüktü. Yaklaşık yarım saat derdimizi anlatmakla geçti neyse ki sonunda arabalarımızın satılık olmadığını ve her ikisinin de sigortalı olduğu konusunda ikna edebildik 😅

Sonrasında Tekirdağ Merkez üzerinden yola tekrar koyulduk. Yolu ben biliyor-dum, bildiğim için “önden sen git” dediler de; ben 2 yıl önce gittiğim yoldan giderken birden aydınlandım. “E abi burada toprak yol yok !!???” Meğer toprak olan yol geçen yıl komple asfalta çevrilmiş. Tabii biz bunu bilmediğimiz için yanlış yolda olduğumuzu düşünerek hemen GPS efendimize başvurduk. Sağolsun o da bizi hiç mi hiç düzgün asfaltı olmayan bir yola soktu.

Sonrasında aramış olduğumuz kahvaltı salonunun olduğu bölüme geldik. Ancak herhangi bir tabela olmadığı için “Burası değil yaaa, ileride o daha” nidalarıyla tekrar çıkmaya başladık. ( Çıkış esnasında en az isminde otantik geçen 3 tane mekan gördük 😩 ) Kafalar iyice karıştı ve yavaştan öğle saatlerine doğru ilerlediğimiz için de yavaş yavaş yorgunluk ve açlık başladı. Mekanların hepsinin önünde durup tek tek fotoğraflarla kıyaslıyoruz ama bir türlü bulamıyoruz. Sonrasında ilk durduğumuz mekanın orası olduğunu fark ettik. Hooop tekrar geri !

Mekana girdiğimizde direk olarak o “otantik” kokuyu solumaya başladık. Sağolsun Gülseren Hanım da ( kendisi oldukça güler yüzlü bir mekan sahibi ) bizleri adeta evine birer misafir gelmişçesine karşıladı. Biz direk açlığın da verdiği etkiyle kahvaltılarımızı söyledik ancak bir yandan da mekana göz gezdirmeden edemiyorduk.

Ortada bir soba, sobanın üzerinde her masa için ekmek kızartılıyor, bir yandan da bir tencerede süt pişiriliyordu. E soba olur da çay olmaz mı? Onu da sobanın üzerinde hafif hafif demliyorlardı. Birden o sihirli cümle geldi; “Böreğiniz fırında, çıkar çıkmaz onu da getireceğiz” dediler ancak böreğin kokusu mekanı sardıkça bizim iştahımız bir türlü bastırılamıyordu.

 

Sobanın en yakınında benim olmam nedeniyle ekmeklerin kızartılması işi bana kaldı. Biz 1 sepet ekmeği kızarmaya koyuyoruz, dönüşünde 2 sepet ekmek alıyoruz. Dedim ki bu iş böyle olmaz aga, belli ki diğer insanların ekmekleri de bize geliyor 😁 Mekan o kadar sıcak ve müşterileri o denli iyi insanlardı ki, başladım masa masa gezmeye. “Ekmek kızarttık ister misiniz? 🤣 ” herkes de iyi niyetli ve güleryüzlü biçimde ya ihtiyacı kadarını aldı ya da biz yedik dedi.

Böreğimizi de güzelce yedikten sonra, mekanı biraz gezmeye karar verdik. Daha öncesinde ev olan bu yer, kadın girişimciliği ve hüneri sayesinde bir kafeye çevrilmiş. Evin içerisinde buram buram geçmiş kokuyor, zaten gittiğinizde direk olarak atmosferin değiştiğini görüyorsunuz. Eski plaklar, eski fotoğraflar, eski telefonlar, tüfekler, mermiler vs. her şey tarih. Bir oda da şömineliymiş ama orası “lobi” olarak adlandırıldığından, oraya gitmeden 2-3 hafta öncesinde mutlaka rezervasyon yaptırılması gerekiyormuş. “Neden çok fazla tabela asmıyorsunuz, yolda buna benzer 2-3 isimli yerlerle karşılaştık” dediğimizde buranın özel olarak kalmasını istediklerini, tabela asıldığında burada kahvaltı edecek yer kalmadığını söylediler. Bu günümüz ticari işletmelerinin çok uzak olduğu bir düşünce olsa da, mekana minimum 8 devamlı yeni müşteri kazandıran bir düşünce oldu.

Sonrasında o kadar yoğunluğa rağmen oturup biraz bizimle de sohbet edip, mekanı anlatma şansı oldu. Kendisinin ilerlemiş yaşı ( kendisi söylemese asla tahmin edemezdim ) neşesinden ve dinçliğinden hiç bir şey kaybettirmemiş. Grupta 3 icra memuru ( biri artık müdür yardımcısı 😎 ), 1 gardiyan ve 1 şef ( Hepsini çok çok seviyorum, iyi ki varlar benim 2. ailem ) olduğunu öğrenince “Allah sizin elinize düşürmesin” diyerek, klasik grupça tanışmalarımızın esprisini yapmadan da geçmedi sağolsun 😅

Mekan olarak eğer ki sakin, uygun fiyatlı ve “otantik” bir yer arıyorsanız ve manzara sizin için çok çok önemli değilse kesinlikle bahar aylarıyla beraber bu mekanı değerlendirmenizde fayda var.

Merkeze yaklaşık 18 KM uzaklıkta olan bu güzel bahçe, fiyat olarak da oldukça uygun.

IMG_1936
IMG_1926
IMG_1925
IMG_1923
IMG_1922
IMG_1921
IMG_1919
IMG_1928
IMG-20190318-WA0007
IMG-20190318-WA0011
IMG-20190318-WA0009
previous arrow
next arrow
IMG_1936
IMG_1926
IMG_1925
IMG_1923
IMG_1922
IMG_1921
IMG_1919
IMG_1928
IMG-20190318-WA0007
IMG-20190318-WA0011
IMG-20190318-WA0009
previous arrow
next arrow

Haemos

Merhaba ! Kitap önerileri, gezilecek yerler ve farklı aktiviteler hakkında yazılar yazıyorum. Burası da benim güncem.

Comments (11)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir