Edirne gibi yoğun öğrenci nüfusuna sahip aynı zamanda öğrencilerinin de çeşitli kulüp etkinlikleri ile faal olduğu bir şehirden, sanayi şehri olan Çorlu’ya taşınmak hayatımda bariz farklar yarattı. Yaşamış olduğum yerin Büyükşehir Belediyesi olmasının faydalarını her ne kadar yaşayamıyor olsam da; bunun aslında Tekirdağ ile değil de Çorlu ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Kentte klasik müzik konserleri veya tiyatro sahnelerine ihtiyaç neredeyse yokmuş gibi davranılıyor. Gelen konser ve tiyatro oyunları ise günümüz şartlarında minimum 200-250 TL’den başlıyor. E konsere 2 kişi gitmek istendiğinde ortalama 500 TL gibi bir mebla gözden çıkarılmalı. Asgari ücretin 8.506 TL olduğu bir yerde, 500 TL yalnızca 1 etkinlik için harcamak ise maalesef pek mümkün değil.
Yaklaşık 6 yıldır bu şehirde yaşıyorum, bir kesimin yoğun bir eğlence kültürü varken diğer kesimin ise sanki hiç bu tarz etkinliklere ihtiyaç duymuyormuş gibi davranmasını bir türlü anlayamıyorum. Halk eğitim merkezinin de pek çok kursu sadece “yazılı” olarak açtığını varsayarsak, çoğu yerde ücretsiz bir şeyler yapabilmek neredeyse imkansız.
Neyse ki Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi bazı etkinlikler yaparak bu açığı bir şekilde kapatmak istiyor. Özellikle açık hava sineması etkinliğinden sonra takibe başladım. İnstagram üzerinde tesadüfen gördüğüm Sırça Kümes oyunu da bunlardan biri oldu. Hem çok ekonomik hem de gitmişken biraz şehri gezme fırsatı bulduğum bir etkinlik oldu.
Bilet Alımı
Devlet tiyatrosu olması nedeniyle online satışlar maalesef yoktu. Bu yüzden de gidip direk olarak yerinden almak gerekiyor. Kültür Merkezi’nin Tekirdağ’ın enn güzel yerlerinden birinde kurulduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde sağolsun çalışanlar da bu güzelliğe uyum sağlıyor ve mümkün olan en güzel şekilde size yardımcı oluyorlar.
Sırça Kümes Oyunu
Oyun 2 perde ve ortalama 2 saat sürüyor. 1900’lü ilk çeyreğine yaşanan ekonomik buhran yıllarını konu ediniyor. Aslında ben ilk başta Tom isimli karakterin yaşadığı eve “sırça kümes” dediğini düşünmüştüm. Sonrasında olayın çook başka olduğu ortaya çıkıyor.
Her bir karakterin aslında temsil ettiği farklı bir alt mesajı vardı. Bunu tek tek burada bahsederek sizlerin bu tiyatrodan mahrum kalmanızı istemem. Sadece şunu söyleyebilirim; hani bazen hayal ettiğimiz hayatları aslında yaşamadığımızı fark ederiz. İşte bu oyun, öyle bir oyun. Gece Yarısı Kütüphanesi ile alt metin olarak birbirine çok benzettim.
Sırça Kümes Oyunu Hakkında
Tennessee Williams tarafından 1944’te yazıldı. Orjinal adı The Glass Menagerie. Aslında Oyun Tennessee Williams’ın kendi hayatını anlattığı bir otobiyografi örneği. Tom karakteri kendisini, Rose karakteri zihinsel sorunları olan kardeşini ve annesini işliyor.
Karakterler
Amanda Wingfield : Kocası tarafından terk edilmiş, oldukça dominant bir karaktere sahip anne. 2 çocuğunun bakımı için dergi aboneliği satmaya çalışıyor.
Tom Wingfield : Annesi ve kardeşine bakma sorumluluğunun olduğunun farkında. Sırf bu yüzden büyük tutkusu olan şiir yazmaktan vazgeçiyor. Hiç de sevmediği ayakkabı deposunda çalışıyor. Sürekli olarak kaçıp yepyeni bir hayat kurma hevesinde.
Laura Wingfield : Tom’un ablası. Ayağının aksaması nedeniyle kendini insanlardan soyutlamış. Çok içine kapanık bir karakter. Sırçadan yapılmış hayvan koleksiyonu var. Tek boynuzlu atını çok seviyor.
Jim O’Connor : Tom ve Laura’nın liseden arkadaşı. Tom’un ayakkabı deposundan iş arkadaşı. Girişken, eğitime önem veren bir karakter.
Kostümler, oyunculuk, oyun bence hepsi çok güzeldi. “Şu şöyle olsaydı” diyebileceğim bir yer açıkçası bariz şekilde göremedim. Duygu geçişleri çok iyiydi. Sonlara doğru insan oldukça hüzünleniyor ancak ilkokul öğretmenimin söylediği çok sevdiğim bir söz vardı; “Bir oyunda insanları güldürebilmek kolaydır ancak koca koca adamları ağlatabilmek… Asıl önemli olan budur ve siz bunu başardınız çocuklar”
Bir yanıt yazın