Kitabın Adı : Niye Geldik Cihane?
Yazar : Hayati İnanç
Yayınevi : Profil Kitap
Yayın tarihi : Eylül 2023
Sayfa sayısı : 141
Hayati İnanç’ın hayatımdaki yeri daima çok başka. Daha önceki yazılarımda da kendisinin dilinden, ilminden ve kuvvetli lugatından bahsetmiştim. Tüyap Kitap Fuarı için alınacaklar listemde de kendisinin son çıkan kitabı Niye Geldik Cihane isimli eseri yer alıyordu. Can Peren Pervaneler serisinden sonra, kendisinin diğer kitaplarını da hızlıca kitaplığıma eklemeyi daima büyük bir heves ile beklemekteyim.
Niye Geldik Cihane?
Hayati İnanç kitaplarında edebiyatımızın örneklerinden, şiirin en doruk noktalarından hayatla ilgili çok güzel alıntılar yer alıyor. İnsanın okurken daima bir ders alacağı, hayatına uygulayacağı dizeye denk gelmesi pek mümkün. Hal böyle olunca, sakin kafayla saatlerce okuyasım geliyor eserlerini. İşin kötü tarafı kitaplar tam tadı damakta bırakacak cinsten, ne çok uzun ne çok kısa. İnsan bir kere tadına vardığında da bırakamıyor doğrusu bu anlatımı.
Bu yazımda beğendiğim bir kaç beyti ve mealini sizlere aktarmaya çalışacağım. Eğer sizlerin de hoşuna giderse, daha nice beyitlerin kitaplarında olduğunu söyleyebilirim. Gerçek dostluk ile giriş yapalım beyitlerimize.
Değildir zâta mâ’il hal mâl ü câhadır rağbet
Dırah etrâfına kimse dolaşmaz bârdan sonra
Nabi
Sana iltifat edenler, etrafında dolaşan insanların dolaşma nedeni senden olan çıkarlarıdır. Ağaca bak da ibret al ey insan; dalları meyve ile doluyken etrafında nice çocuklar koşturup durur. Ancak ağacın meyvesi bitince, etrafında kimsecikler kalmazlar.
Benzer işler, yanlış anlatmalar
Çağımız şüphesiz ki iletişim çağı. İnsanoğlu her geçen gün toplumsal olarak bir arada yaşarken, bir yandan da icat ettiği “iletişim aletleri” vasıtasıyla birbirinden uzaklaşıyor. Ve bu sayede anlatımlar zayıf, anlatılan konular yavan olmaya mecbur kalıyor. Çağımızın hastalığı iletişimsizlik. İnsanlar konuşmuyor, farklı çevreleri merak etmiyor. Böyle olunca da toplumda kültürel anlamda da birer uçurum söz konusu, kimse kimseyi anlayamıyor.
Bu vesileyle şu beyte kulak verelim;
Kimi ar’ar dedi kadd-i dildâra kimi elif
Cümlenin maksûdı bir ammâ rivâyet muhtelif
Şair Muhibbi ( Kanuni Sultan Süleyman )
Kadd-i dildâr yani sevgilinin boyunu dağdaki çoban gitti ar’ar ( ardıç ağacı ) na benzetti, daha okumuş adam gitti elif harfine benzetti. Maksat aynı; bir güzeli övmek. Ancak herkes meşrebince ifade ediyor. Bazen aynı şeyleri söylerken, sanki birbirimizden farklı şeyler söylüyormuşuz gibi oluyoruz. Tam olarak ona benziyor.
Halbuki bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız, bizden âlâ akraba mı olur?
Dünya hırsı
Bazen şiirler içerisinde beyitler deryasına kendimi kaptırmışken, aklımda türlü sorular cereyan ediyor. Evet, hayatın fâniliği tartışılmaz. Ancak buradaki hırsı acaba fazla mı kaçırıyorum? Geçecek gidecek bir ömür için, fazla mı plan program dahilinde hareket ediyorum diye düşünmeden edemiyorum. Eskilerimiz “mal canın yongası” demişler, can attığı sürece sanırım bu çelişki de devam edecek.
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan
Yunus Emre
Özellikle Yunus Emre Türkçesi hem anlaşılır, hem izahata gerek duyulmaz. Her şey çok anlaşılır, günümüz Türkçesiyle nettir.
Mücadele
Bazen de her şeye rağmen mücadele etmek gerekir. Böylece insan hayatın tadına vararken aynı zamanda korkarak, çekinerek de bir ömür geçmez. Bazen gözü karartmakta, cesur olmakta fayda var.
Kesmezem ağyâr cevri ile cânândan ümîd
Kim kesilmez havf-ı şeytân ile imândan ümîd
Avnî ( Fatih Sultan Mehmet
Ondan bundan çekinerek, düşmanlardan yılarak sevgiliye kavuşma ümidimi kesmem. Şeytan var diye imandan ümit kesilir mi?
Bir çağ kapatıp, bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet, ne de güzel söylemiş. Bazen kimsenin olmaz, yapılmaz dediği şeyleri zorlamak, olmazı olur hale getirmek gerek.
Kitap, bir çırpıda bitti diyebilirim. Hani çocuklar sokakta top oynarlarken, susarlar. Çeşmeye ellerini dayayarak kana kana su içmek isterler ya; işte o hesap oldu bu kitap. Bir gece güzel demini almış bir çay eşliğinde, alttan müzik sesi ve güzel bir tütsü kokusunun sardığı odada huşu içerisinde bitti kitap. Hoşuma giden alıntıları, hayatıma almak istediğim deyimleri not ala ala faydalı bir çalışma oldu benim için.
Hayati İnanç kitaplarını hep çok sevdim, hep de çok seveceğim. Kesinlikle şiire ilgisi olan olmayan herkesin alıp, en azından bir yerden başlaması gerektiğini düşünüyorum.
“Can veren pervaneler”” serisinin devamı niteliğinde, sadece ve okurun anlayacağı bir kitap. Sayfa sayısı ve baskı gayet yeterli / kaliteliydi. Üstad yine çok güzel beyitlere ve beşlemelere yer vermiş, bunları çok da güzel okurlarına izah edip tahliller yapmış. Ellerine, emeğine sağlık ❤ İzninizle çok sevdiğim ve ezberimde olan şu beyitle yazımı bitirmek istiyorum;
Doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni
Eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni
Ne doğruyu aç gördüm, ne eğriyi tok
Eğri yay elde kalır, menzil alır doğru ok
Bir yanıt yazın