Ben maviye aşığım ve sen mavi gibi gülüyorsun 💓
Geçtiğimiz haftalarda yaptığımız Çağlayık Doğa Yürüyüşünden sonra EDOSK’un 29 Ekim haftası nedeniyle etkinlik yapmaması nedeniyle #ebis eşliğinde bir yürüyüşe çıkmaya karar verdik. Çağlayık yürüyüşünde parkurun zorluğu ve yorgunluk hesap edilerek bu sefer zorluk derecesi 2 yıldız olan bir parkur seçtik. Küçünlü köyü doğa yürüyüşü esnasında çok bir doğal güzellik göremeyecektik bunun farkındaydık da, yanımda zaten bir doğal güzellik olacağından çok önemsememiştim. 😊
Bu seferki yürüyüşten sonradan haberim oldu ve bir kaç kişinin geleceğinden emin olmadan ( 😍 ) gitmek istemedim. Onlardan onay geldikten sonra kendimi yazdırmak için mesaj attığımda ise; yedeklerde olduğumu ve ikinci aracın durumuna göre yürüyüşe katılamayacağımı söylediler. Beni aldı bir telaş tabi. O anda deseler ki “seni yürüyüşe götürürüz ancak bir şartımız var” şartı şurtu zerre önemsemezdim. O derece bir telaş içindeydim. Başladım dualara tabii.
Yaklaşık 15 dakika sonra onay geldi, maç için kahvedeydik. Mesajı görünce ben masaya vurup “herkese benden çaaayğğğ” diye bağırmışım. Abiler beni sakinleştirmeye çalıştırıyorlar falan. Sonradan kendime geldim😅 Küçünlü köyü doğa yürüyüşü henüz başlamadan beni etkisi altına alıyordu 😏
Katılım haberini Salı günü aldım, bir haber bir insanın bir haftasını güzelleştirebilir mi? Güzelleştiriyormuş valla. O hafta ne kadar zor dosya varsa, hep haftasonunu düşündüm. “Şşş sakiin, bak haftasonu geliyoor” diye kendime telkin vere vere sonunda haftasonu yaklaşıyordu.
Bir önceki yürüyüşün aksine bu sefer çok rahat olacağımızdan, sucuk falan bir şeyler de alalım diye düşündük. Hemen gidip tam grubun ağzına layık bir sucuk almak için akrabaların yanına ışınlandım. Güzelinden bir sucuk alıp beklemeye geçtim.
Sabah erkenden kalktım, bu sefer buluşma saat 9 ‘ da olacağından çok da kasmadan rahat rahat hazırlandım. Gittiğimde herkes toparlanmaya çalışıyordu yavaş yavaş. Hani insan “algıda seçici” olabilir mi? diye sorsalar net dünümü örnek gösterebilirdim. Baktım ki beklediğim kişiler yoklar, attım kendimi otobüse. Onlar gelir gelmez ise antenler açıldı, uyku muyku kalmadı tabi.
Günaydın safhasından sonra yola çıktık. Lalapaşa’nın Küçünlü köyünde geleneksel olarak bir köy kahvesinde oturduk ve günün ilk çaylarını yudumladık. Sonrasında otobüslerle tekrar yola çıktık. Otobüsler bizi rüzgar güllerinin tam yanında bıraktılar. Uzaktan her ne kadar büyük gibi dursalar da; yanlarına gittiğinizde çok çok büyük olduklarını anlıyorsunuz 😅
Rüzgar Gülleri
Güzergah ortalama 15 KM idi. Yol boyunca pek çok kez mola verilmesi ve yolların dümdüz olması nedeniyle pek çoğumuza çok “yavan” bir yürüyüş gibi gelse de; Pazar günü yapılabilecek güzel bir aktivitenin yapılması nedeniyle hepimizin keyifler yerindeydi. Özellikle de güzergahın ortasında verilen 1.5 saatlik mola esnasında, kamp günlerindeki gibi hızlıca uyumlu birer ekirü olarak ateş yakıp sucukları pişirmemiz harikaydı. “Sucuklar çok güzel piştiler çünkü sizlerin elleri değdi, gözlerin benim içimi yakarken ateşi daha da harladı“diyemedim ya la.
Aynı zamanda uzun süre ilk defa 2 yıldız bir yürüyüşe katılmanın verdiği rahatlıkla yeni aldığım termosu da deneme şansımız oldu. Beni şaşırtan bir performansla yaklaşık 5 saat kadar suyu sıcak tutmuş, bize de güzel bir kahve keyfi yaptırmıştı. Emektar termosum olmaya aday olan bu termos direk arabanın bagajındaki yerini alırken 3 evetle kendisini güzel çantasına uğurladık. Küçünlü köyü doğa yürüyüşü sayesinde bunları da keşfettik.
Dönüş yolunda kahvecinin gruptan biriyle akraba çıkması ve hemen ardından bizlere koca tencere dolusu lokma pişirtmesi de güzel bir jest oldu. Trakya insanının bu bonkör ve hoşgörü dolu, neşeli, sıcak kanlı hareketleri sanırım beni bir ömür kendisine hayran bırakmaya devam edecek. İyi ki varız, canımız kendimiz 💞
Grubun canı Türk kahvesi çektiği için köyde girmediğim hane, sormadığım kahve kalmadı. ( Tabi kendilerinin bundan haberi pek yok ) Ancak bulamadık.
Dönüş yolundan sonra öküz olarak, çok terlediğimizi düşünüp hiç lafa tutmadan duşa girmeye gittim. Yaklaşık bir 1 KM kadar gittikten sonra ise, başımı direksiyona vurup “Sinir krizine girmiş Behlül” oldum çıktım. Bkz. ;
Eve dönüş yolunda “kahve” diyemeyen Sero temsili;
Bazen çok derin düşünmeden, içten gelenleri aktarmak gerekiyor insanlara. Sonrasındaki pişmanlık gerçekten çok çok kötü oluyor. Normal şartlarda Galatasaray’ın hiç bir maçını kaçırmayan ben, sırf pişmanlığımdan dolayı maça gidemedim. Derin, deliksiz uyku hastası olan ben sabaha kadar en az 4-5 kez uyandım. Sadece tek isteğim bir fırsattı, onu da sanırım bir daha yakalamak için çok çok çalışmam gerekecek. Allah’ım sen konuyu biliyorsun, amin 🤗
Sonuç itibariyle Giriş ve Gelişme harika bir gündü. Sonuç kısmında bazı sancılar olsa da; gün içerisinde beraber olmak, ortak vakit geçirmiş olabilmek beni son derece mutlu etti. Annemin “oğlum sana n’oldu? ben seni daha önce hiç böyle görmedim bir sakinleş dur yav” isyanı da sanırım bunu özetler cinstendi. Her şeye rağmen güzeldi, pişmanlık ta sevdaya dahil.
“Şöyle olabiliriz şapşal 😄” ( Şalvar ve o pantolon olmayabilir tabi )
Comments (6)
Bettysays:
27 Mayıs 2020 at 22:50Everyone loves it when individuals come together and share ideas.
Great blog, keep it up!
fatmasays:
8 Mayıs 2020 at 00:32Küçünlü köyü gerçekten doğa yürüyüşü için birebirmiş 🙂
Aykutsays:
4 Mayıs 2020 at 10:06çok güzel yerlermiş küçünlü köyü ve çevresi
oyasays:
4 Mayıs 2020 at 05:07Küçünlü köyü çok merak etmeye başladım karantina bitsin gideceğim 🙂
idrissays:
19 Mart 2020 at 07:55çok iii yerler valla küçünlü köyüne bende gideceğim inş
İlker Özbeysays:
9 Mart 2020 at 22:39Doğayla iç içe olman ne hoş Serhat 🙂