Kitabın Adı : Küçük Prens
Yazar : Antoine de Saint-Exupery
Çeviri : Beşir GÜNEŞ – Heyet
Yayın Evi : Çağdaş Kitap
Basım Tarihi : Ocak 2020
Sayfa Sayısı : 111
Kitabın Konusu
Kitabın önsözünde yazar öncelikle küçüklerden özür dileyerek konuya giriyor. Gerek kapağı, gerek içeriğinde yer alan çeşitli tasvir ve resimlemeler, gerekse isminden dolayı bunun bir çocuk kitabı olduğu düşünülse de; bu kitap aslında yetişkinler için yazılmış bir kitap olarak dikkat çekiyor. Aynı şekilde kapakta da Leon Werth’in çocukluğuna atfedildiği ve diğer tüm çocuklardan özür dilendiği de eklenmiş.
Kitap, asıl kahramanımızın çölde uçağının arıza yapması ve çok kısıtlı bir suyunun kalmasıyla başlıyor. ( Burada yemekten bahsedilmiyor, yalnızca 10 günlük su kaldığından bahsedilmiş. )
Kitabın ilk sayfalarında kahramanımızın resim yeteneğinden ve bu yeteneğin çevresindeki insanlar tarafından önemsenmeyip onun yanlış şekilde yönlendirilmesinden bahsediliyor. Haklı olarak da çölde mahsur kaldığında karşılaştığı “Küçük Prens” ile bunun üzerinden muhabbetleri ilerliyor.
Küçük Prens’in gezdiği gezegenler, gezegenlerdeki karakterler ve karakterlere ait bazı yetişkinlere has huylar da yine aynı şekilde burada işlenmiş. Örneğin kendisini tek kişilik bir evrende kral zanneden egoist bir yönetici, kendisini 30 yıl boyunca masa başından kalkmadan işine adamış bir yetişkin, kendini yıldızların tek sahibi zanneden bir adam, tek işi feneri yakıp söndürmek olan bir görevli, coğrafi keşifler için bir kaşif bekleyen ve söyleyecekleri şeyleri not etmek için hazırda bekleyen bir coğrafyacı.. Aslında tüm bunlar gündelik hayatımızdaki bazı yetişkinlere has özelliklerin karışımları gibi de düşünebilir.
Tüm bu yetişkinlere has özelliklere ait Küçük Prens’in getirdiği “çocuk aklı” eleştirileri ise insanların yıllar içerisindeki hayal dünyasında ve çevresinde yaşadıkları değişimleri bizler için gözler önüne seriyor. Aynı zamanda sönmüş yanardağlarının temizliğini yapması, bir gülün dahi onun için son derece kıymetli olması da işin başka bir boyutu. Sonrasında bu çiçeği gül olduğunu dünyaya geldiğinde anlaması ve “1000 tane gülün kıymeti çokluğundan bilinmez, halbu ki benim tek gülüm var ve onu çok seviyorum” tarzındaki yaklaşımı da apayrı bir çocuk kalbi.
Kitap Hakkında
Kitap klasik bir hikaye, klasik bir deneme ya da klasik bir romandan çok daha farklı bir bakış açısına sahip. Anlatım şekli ve kullanılan grafikler de bu üslubu destekler nitelikte. Küçük Prens’in nereden geldiği, ne yaptığı, ne amaçladığı, nereye varmak istediği gibi şeyler biraz da okurun kendisine bırakılmış. Bu sebeple de aslında gittikçe azalan yetişkinlerin hayal gücüne de çeşitli göndermeler var. İçinizdeki çocuk için okumanızı önerebileceğim ve bir oturuşta rahatlıkla bitirilebilecek bir kitap. Bayramın pandemi sürecine denk gelmesi nedeniyle gelmeyen akrabalar sayesinde bir çırpıda bitirebildim kendisini 😇
-Bir gün, güneşin kırk üç kez battığını gördüm.
Biraz sonra ekledi:
-Biliyor musun? İnsan öyle çok üzgünse gün batımlarından hoşlanır…
-Demek güneşin kırk üç kez battığı gün çok üzüntülüydün?
Ama küçük prens buna cevap vermedi…
“Yetişkinler sayılardan hoşlanırlar. Onlara yeni bir dostunuzdan söz ederseniz, hiçbir zaman en önemli şeyleri sormazlar size. Hiç: “Sesi nasıl? Hangi oyunları sever, kelebek koleksiyonu yapar mı?” demezler. Şöyle sorarlar: “Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo geliyor? Babası kaç para kazanıyor?” Bundan sonra onu tanıdıklarını sanırlar. Siz yetişkinlere “Pembe tuğladan yapılmış bir güzel ev gördüm, pencelerinde sardunyalar, duvarının üstünde güvercinler vardı…” derseniz, kafalarında bu evi canlandıramazlar bir türlü. İlle onlara “Yüz bin liralık bir ev gördüm” demek gerekir. O zaman haykırırlar “Aman ne güzel ev!”
Bir yanıt yazın